17 Aralık 2010 Cuma

Masamın üzerindekiler

birbirinden pis iki bardak. öyle ki neredeyse benden daha kültürlüler diyebilirim. kaç gündür yıkamadan kullanıyorum bilmiyorum. i̇çine sürekli dolup boşalan çaylar kahveler. sanırım ben pislik herifin tekiyim. karakter olarak değil, temizlik açısından. i̇çimde hiç bir art niyet olmadığını biliyorum. kimseyi dış görünüşünden ötürü yargılamıyor, yaftalamıyorum. benim için tek önemli gerçek var o da düşünceler…

boş sigara paketleri. o kadar alakasız markalar ki, ekonomik durumumu gayet iyi özetliyor. param varken iyi sigara , param az iken fakir öğrenci sigarası içiyorum. kendimi zehirlemeyi niye bu kadar seviyorum bilmiyorum. oysa apaçık ortada ; ciğerlerimden tüketiyorum.gerçi bilinçli boş vermişlik kadar güzel bir şey olamaz sanırım. boş verdim işte ciğerlerimin geleceğini…

kanamalı yaraları sarmayan yarabantları. kanayan hiç bi yerim olmamasına rağmen parmağıma yapıştırmazsam duramadığım yarabantları. benim için gümüş bir yüzükten farksız. eğer parmağımda bi yarabandı yok ise parmağımda büyük bir boşluk hissediyorum. ve kim sever ki yeri doldurulamaz olanın gittikten sonra bıraktığı boşluğu. kaybetme korkusunun en güzel yansıması bence.

ağzına kadar dolu bir kül tabağı. i̇zmaritten tepeler. külden çöller. söndürmeye çalışırken bir başka sigarayı götünden yanan filtreler. hepsinin anlattığı bir şey var aslında. en alttaki izmariti düşünüyorum mesela şu an. omuzlarına ağır yükler binmiş bir birey gibi. zamanı geldiğinde hepimizin düştüğü olağan bir durum gibi. olağan ama sıradan olmayan.

tarihi yaklaşan faturalar. hani şu numaralar alıp para bayılmak için can attığınız faturalar. sıra olamaması için dua ettiğiniz cinsten. ödesek de kurtulsak gözüyle bakılanlardan. i̇nsan para vermek için bu kadar istekli olur mu? oluyor demek ki. sırada beklemektense lanet olasıca cebimdeki bütün parayı kullandığım ama asla gerçek değerine eş olmayan faturalar..

patlak bir ampül. bana başarısızlığı hatırlatıyor. bi noktada hata yapmayı. bıraktım öyle masanın üzerinde duruyor. sanırım kaldırıp atmayı da düşünmüyorum hiç gül dalında ampül masamda güzel..

gereksiz bütün ibibiklerin dolu olduğu kalem kutusu. nasılda siklememezlik eseri. içinden çıkarıp ta bi kalem almayalı da uzun zaman oldu hani. belki bir gün elimi atıp da yanlışlıkla bi kalem alırsam , sanırım kalemi kırmak için olacak bu. klavye tuşlarına basmaktan kalem tutmayı unutan ellerin göstergesi.

paketin içinde duran kurabiye kırıntılarını da unutmamak lazım. açlığın en güzel örneği. ekmek alamayacak bi duruma düşersem eğer o kırıntılarla idare etmeyi öğrenmeliyim. o yüzden mi hiç mi hiç atmayı düşünmüyorum.

2 haftadır milim yerinden kıpırdamayan soda şişesi. güzel bi yemekten sonra içmiş olsam neyse de aç karnına içmiştim mereti. aç karnına soda içmek de tam bi dangalaklık.

uzun zamandır mantar yüzü görmemiş tirbişon .ee ucuz şaraplar da mantar bile yok be türbiş. elle açılıyor koduğumun meredi.

içinde numaralar taşıyan bozuk eski telefon. atmaya nasıl kıyarım seni ? 2 aydır öyle mahsun mahsun duruyorsun yerinde. kıyamam atamam seni.

varsa fazla bi çöp poşeti ödünç alabilir miyim lütfen ? masanın üstünü boşaltma vakti geldi de ..

14 Kasım 2010 Pazar

Senin İçin...

Bir orman kuytuluğunun kıskandıran yeşili
Ve uçsuz bir deniz maviliğinde gözlerin var
Hüzünbaz..
Mutluluğa hasret bir yürek,
Her duyduğumda içimi burkan sesin
Öyle neşeli, öyle mahsun, öyle samimi...
Ferman verir;
"Yalandan geçen fikir haramilerinin yolunu kesin ! "
Dürüstlük çeşmelerinden kana kana su içer yüreğim
Her kelime, her cümle, her özne, her nesne
Her ne ise öyle sade çıkıverir dilimden
Bazen sevdiğimiz bir filmin repliği
Bazen çok şey anlatan suskunluk

Suskunluk!
Bak yine sustuk işte.
Ama olsun,
Bazen daha iyi anlayabilmek için susup düşünmek gerek
Susarak işitmek..
Susarak söylemek..
Sakın duymadığını söyleme!
Duyduğunu duyduğum şeyi duymadığını
Kilometrelere inat
Kırılan ruhunun can kırıklıklarının çıkardığı tangırtıları işitirim...

Maksadım seni ağlatmak değil
Maksadımı aşan sırıklı kaderin kırdığı dünya rekoru..
Sırıklı kader, sen ne ironiksin!
Hem içinde "gül" derirsin
Hem üzersin
Sırıklı kader, sen hiç gül'dürmez misin bu "gülü" ?
Gül, goncaya nazaran daha güzel kokan..
Goncaya nazar,
Maşukudur bülbül
Ama sen yine de
Sırıklı kadere inat
Gül!

Ben seni " senin için" dinlerim...

15 Ağustos 2010 Pazar

Kritik Anların Olağan Sıradanlığı : KAOS

İsyan bayrağını çekmiş bir korsan gemisi gibi bazen yaşam.Kritik anlardan geçerken durup düşününce oysa her şeyin ne kadar kadar da olağan olduğunu fark ediverir insanoğlu.Yaptığı seçimlerin onu hangi an'a getirdiği ya da örümcek ağında ki bağlantılarının kendi istemsizliği dışında sürüklediği nokta da diyebiliriz. Seçimlerimiz ve seçtirdikleri kararların yarattığı an'ı yaşıyoruz. Ruhsal durumumuz aslında bizim "o an" içindeki karar bütünlüğümüzden ibaret. Ruhumuz zamanın ta kendisi.

Hani deriz ya bazen zaman hiç geçmiyor sanki. Oysa dünya kendi ekseni etrafında dönmeye devam ediyordur mütamadiyen. O zaman şöyle bir düşününce iki tür zaman olduğunu kavrıyor insan:
1-Bizim dışımızda geçen ortak zaman paydası
2-içsel zaman kavramı.

dışımızda geçen zaman öyle geçip gider istesende müdahale edemezsin. Durdurman, kırman, bükmen, içinde yolculuk yapman mümkün değildir hani. Ama içsel zaman öyle değildir.
Durdurursun, kırarsın, bükersin, içinde yolculuk bile yaparsın hatta. Mutluysan huzurlu ve çabuk geçer. Üzgünsen dakikalar saatlere dönüşürken durağanlaşır zaman kavramı. O gün bitmek bilmez.

Mevzu zaman da değil esasında mevzu Kritik anların olağan sıradanlığı. O anlarda farketmeniz gereken şudur;
Asla yaşadıklarından ötürü pişman olma. Her seçimi kendin yaptın. Belki bazı seçimleri yapmaya zorlandın. Ama her an senin için var. Geçirdiğin her saniye kendi ömründen geçip gidiyor. Ölümün şüphesiz bir gerçek olduğu ortada. Her geçen saniye ile ölüme yaklaşırken niye zamanını hayıflanarak üzülerek geçiresin ki?

Şimdi kalk ve toparlan. Zorlukların üstesinden gelme zamanı. Olması gerekenler oluyor ve hayat koca bir kaostan ibaret. düzene sokmak için elinden gelenin en iyisini yap. Ne kadar zor durumda olursan ol her zaman bir başka yol vardır.

Kritik anların olağan sıradanlığına hoş geldin. Hayatı güzel yaşa...

27 Temmuz 2010 Salı

Gitme(k)

ardında birşeyleri bırakmaktır. kimi zaman bir şehri, kimi zaman üzerinden insanların geçtiği yolları, kimi zaman da bir daha asla toparlanamayacak kırık bir kalbi ardında bırakmaktır. ardında akılları kurcalayan soru işaretleri bırakmaktır. bir ceza şekli midir yoksa yerinde yapılan bir eylem midir bunu henüz anlayamadım. yoksa gerçeklerle yüzleşmekten korkmak mıdır bu yapılan? zaten gitmelere anlam verebilen olmuş mudur ki bu dünyada?

git…

yolları, şehirleri, tuz buz kalbimi, tozlu raf ürünü anıları, kemirgen soru işaretlerini bana bırak da git.

şimdi git…

ardına bakmadan; senden sonra olası yürek depremlerini, enkaz altı ezikliğimi, yaraya düşen kurt misali akla gelen soruları düşünmeden git. gitmek iyi gelecektir belki ikimize de. beni bırak ve terk et karanlıklar içine, bir daha gülmesin yüzüm, bir daha mutluluğu salgılamasın hormon bezlerim. içimden silinsin varlığın, yokluğun heryanımı sarsın. seni hatırlatan ne varsa yok olsun da öyle git.

git…

ama yanında beni götürme. aklında kalmasın benliğim, sterilize edilmiş neşter gibi olsun yüreğin. beni tüm hücrelerinden söküp de öyle git.

çek git…

benden öte neresi varsa oraya git. benden öte kim varsa ona git. mutluluğa muhtaç yüreğini kim dolduracaksa onun yanına. bende bulamadığını başka yüreklerde bulmaya git…

git ama…

dikkat et uğradığın yerlere. ne seni ne beni üzecek şeyler gelmesin başına. güvenme herkesin sözüne, bilirim dağlarda açan el değmemiş kardelen gibidir yüreğin. kandırırlar seni. üzerler, incitirler, anlamazlar, ağlatırlar, usandırırlar hayattan….

bilirim ademoğlunun hoyratlığını, vurdumduymaz hayat adımlarını, sorumsuz ve sorgusuz can acıtışlarını. bilirim insanı ne kadar zora sokacağını, kurtulmak istedikçe bataklığa bıraktıklarını. bilirim ne kadar nankör olduklarını, ne kadar bencil ve benci olduklarını.

başkalarının hayatları onlar için bakkallarda 5 kuruşu cikletle takas etmek gibidir. değerini anlamadan harcarlar bilinçsizce. ki sen de beni cikletle takas etmiş kadar oldun; gitmeden önce bu sözlerimi iyice bir düşün de öyle git.

git…

ama yine bana ilk gün ki saflığınla geri gel. geçtiğin yollarda ardında bıraktığın şehirlerde yüzüne bir allık sürecek bir şey gelmesin başına. başın dik olsun, giderken nasıl gururluysa, nasıl gururunun esiri olmuşsan gelirken de onurun boyun eğmezliği ama gururunun ezikliğiyle gel huzuruma…

git ama…

sen yine de

GİTME



Zihin Kusturmaca Çeptır Tu


Dolan belleğimi biraz boşaltmam gerekti. Yeni öğrenmem gereken şeylere biraz yer lazım da , harddisk biraz eski model olduğundan çabuk doluyor yavşak. Zihin kusturmaca bir nevi terapidir. Size de tavsiye edilir.

İşte başlıyoruz...

Hatırlıyorum da , Otogar da zırıl zırıl ağlamıştım hani. Helal olsun sana be , nasıl da becerdin beni öyle yüzsüz yapmayı da ağlattın onca insanın içinde. Neyse sadece beynimde yer kaplayan seni biraz daha boşaltmak istedim. Adını fazla anıp kendimi kahrettiğimi sanıyorsan yanılıyorsun söyleyeyim. Ben sadece utanıyorum o kadar insanın içinde yaptığımdan ötürü. Tamam seninle ilgili anı anca 5 satır olur zaten. Hadi kaybol hadii..

Hatırlıyorum da, ben çok salaklık yaptım aşk adına. Üstteki şahıs adına veya başkaları adına. Aşk insanı bu kadar aptallaştıran bir şeyse insan nasıl bunu bile bile kendini kaptırabiliyor aşka anlayamıyorum..

Ulan niyeyse aşk meşk melankoli kokan cümleler yazmaya başladım iyice. Sikerler yazmıyorum bu kadar yeter...




18 Haziran 2010 Cuma

Naruto 15 Kişiye Saldırdım

Şubat ayında hazırladığım bu amv takıldığım forumda gençlerin hayli bi hoşuna gitmişti. Şimdi sizlerlede paylaşıyorum efendim. Buyrun izleyin.

17 Haziran 2010 Perşembe

Vuvuzela vs Zurna


Malumunuz dünya kupası başladı ama izlemek istememe karşın vuvuzela olarak isimlendirilen saçma aletin çıkardığı sesten dolayı izleyemiyorum. Hayır anlamadığım şey o saçma aleti üfleyince ne oluyor. 130 db lik bir ses açığa çıkıyor ki hiç bir anlam ifade etmeyen vızıltıdan ibaret. Güney afrika'nın müzik aletiymiş. Peeh , ne müziği lan? ossuruğun bile bi tonu şeyi var bu vuvuzela saçmalığının yanında.

Şimdi dünya kupası Türkiyede yapılsaydı bütün dünyadan gelenler Zurna mı çalacaktı sanıyorsunuz? ee ozaman bu mallar ne sikime vuvuzela çalıyor lan? Hadi güney afrikalıları anladım , kendi maçlarında çalsınlar. Arjantinliler meksikalılar fransızlar almanlar ne sikime çalıyor amuaa goim. Zurnamızın kadri kıymetini birkez daha anladım. Kırkpınar güreşlerinde güreşlerde çalıyorlar ne güzel ohh miss. Sporun içine müzik katılabilirmiş diyebiliyor insan ama vuvuzela nedir aga? Tez vuvuzelaların hepsi toplana ve bir daha üflenmemek üzere yakıla.. diye ferman çıksa karşı çıkmam lan. Mantıklı olur.

Zurnacı dayımı daha bi çok sevdim şimdi. Çalsın davullar zurnalar ahooy ahoyyy lilililililililililililililiililii

tello gider yan gider tello
açma yaram kan gider tello

Bu Dağı Aşam Dedim Tello
Yare Ulaşam Dedim Tello
Bir Hayırsız Yüzünden Tello
Gelene Paşam Dedim Tello

Tello Gider Yan Gider Tello
Açma Yaram Kan Gider Tello

Enterisi Vişneden Tello
Şimdi Gelir Çeşmeden Tello
Alacaksan Al Beni Tello
Yataklara Düşmeden Tello

Tello Gider Yan Gider Tello
Açma Yaram Kan Gider Tello

Bu Dağı Aşam Dedim Tello
Yare Ulaşam Dedim Tello
Bir Hayırsız Yüzünden Tello
Gelene Paşam Dedim Tello

Tello Gider Yan Gider Tello
Açma Yaram Kan Gider Tello

15 Haziran 2010 Salı

Şerh edemem kimseye

Bülent ortaçgil'den "Kimseye anlatmadım" şarkısını dinlemek üzere grooveshark'ı açmıştım. Kimseye yazıp aramaya basınca bulamadığım şarkının hüznü ile ne yapsam ne yapsam diye bakındım. Sonra arama sonuçlarına göz atmaya başladım ve işte gecenin geç kalmış keşfini gerçekleştirmiş bulundum. Sanat Güneş'i olarak bildiğimiz o muazzam ses Zeki Müren'in "Hal-i dilimi şerh edemem kimseye" isimli parçasını dinleyiverdim. Eeeh şerh kelimesinin anlamını bilmesemde tahmin edebiliyordum ama tam anlamını öğrenmek üzere ekşi sözlüğe girdim. Açıklama yorumlama anlamlarına geliyor*muş bunu öğrendim. Bu güzide parçayı sizlerle paylaşmak isterim efenim. Dinlerseniz pek mesut bahtiyar olurum.


13 Haziran 2010 Pazar

Çelişki



Facebookta yazdığım iletilerden toparladığım ufak bir yazı. Arka plana eklediğim beat ile seslendirmiştim.
Çalan beat Rapozof'a aittir.

Zehr-i Sabah


Kendimi zehirlemeye devam ediyorum. Güneş bulunduğum mevkiyi çoktan aydınlattı bile. İnsanlar yeni bir güne uyanırken ben hala ayaktayım, tabi lafın gelişi. Uykusuz bir gecenin daha ardından kendimi düşüncelerimle odamda başbaşa kalmış bir vaziyette buldum.Aslında biraz geriye sarmak istiyorum kaseti , gecenin başına...

Sıradan bir geceydi. Moralim ne tavan ne de tabandı. Sonra canım bir şeylere sıkılmaya başladı, kendimi tamamen aptal gibi hissediyordum. Susmuklarım canımı sıkmaya başlamıştı. Söyleyip söylememe arasında gitgellerdeydi zihnim. Ben yine susmuklarımı yuttum aga. Cesaretsizliğimin gölgesi altında ezilmeye mahkum bir bireyden ibaretim. Bir şeyi söylemeden önce 2 kere düşünen beyin loblarım sağolsun. Korkaklığımın verdiği güvenceyle susmukların o dayanılmaz kahredici tadıyla bir geceyi daha zehir etmiştim kendime.

Ha unutmadan!

Bu gece ilk defa yalan söyledim sana karşı. Anlamış olabileceğini tahmin ediyorum. Anlayışla karşılarsın umarım. Çünkü ben seni öyle tanıyorum.

Kendimi avundurabileceğim tek şey,
şu an bulunduğum konum itibariyle karşı tepenin tamamen kaybolmuş durumda olması. Sislerin içinde kaybolan koca bir mahalle. Odanın içide karşı mahalleden pek farklı sayılmaz esasında. Küllükten havalanan dumanlar ekranın önünde süzülürken kendimi gizemli bir sisin içinde hissediyorum. Paralel evrende geçen 4 dakikayı telafi edebileceğim bir geçit arıyorum. Koordinatları sana yakın olan bir yer olmasını umduğum bir geçit. Sanırım bulamadan sisin içinde tamamen kaybolacağım.

Son bir söz daha sana
Ben bu aralar paralel evreni kafaya çok 'Takyon'...

Sustuklarımı Kusuyorum : 'Susmuklarım'


İçimden geçenlere verdiğim isim bu.. evet bu ; Susmuk.
Ne kadar uyduruk bir isim değil mi? Senin bilmeyipte benim içimde biriktirdiklerim. Susmuklarımı saçacağım ama isyanı sana değil kendime. Kendime kızıyorum susmalarımdan ötürü. Zira tek zararı yine bana ol'du/muştur/uyor/acak...

2 Haziran 2010 Çarşamba

Zihin Kusturmaca-Çeptır Van



Aaah hatırlıyorum da; 5 dakika geç kaldım diye neredeyse ağzıma sıçmıştın.Çok geçmeden attığın yalana sığınıp yanıma sokulmuştun hani. O gün ben isteyerek geç kaldım evet. Çünkü seninle zaman geçirmek istemiyordum.5 dakika daha özgür nefes almanın tadını çıkarmalıydım tıpkı sabah çalan alarmı 5 dakika erteledikten sonra yatılan uykunun verdiği haz gibi.Salya sümük başlattığın ilişkinin temelleri pek sağlam değildi anlayacağın. Kaçamak cevaplarım uzaklara dalan gözlerim vardı. Şimdi zar zor hatırlıyorum sesini. Çokta lazım değil esasında. Attığın kazıkları, yediğim golleri de unuttum sanma. Biz çirkefleşmediysek tamamen , kötü bir söz söylemediysek eğer ardından,Hakkettiğin küfürleri içimizde infilak ettirmişsek; adamlığımızın 'fairplay'inden.

hatırlıyorum da; Ölümle yüzleştiğim günlerde, ne kadar yalnız olduğumu anladım. Bir kaç dost dışında gerisi koca bir 'Yılan'dı. Tenzih edilmesi gereken başkaları da vardır belki benim bilmediğim ama öbür ibneler... 15 gün görmediğin arkadaşın, 8 vizeye girememiş bilmem ne , biri de sormaz ki " aga bu çocuk nerde? Öldü mü kaldı mı noldu?".Ağır olacak ama siklemediğiniz ben sizi ne kadar 'sikler'gözüksemde o zamanlar artık şimdilerde sizden 2 misli daha fazla siklemiyorum sizi ve kendimi.Öyle bir bohem hayat ki artık benim ki. Kusura bakmayın ama dünya sikimde değil.

hatırlıyorum da; Bi ara mcgayver vardı. Mal gibi izlerdik lan, Trt-1'de . çok küçüktüm ama hatırlıyorum pezoyu. Ulan sakızdan nasıl bomba yapar insan. 3 tonluk kapıyı iğneyle nasıl açar lan bir insan. Ajan pardon. Afedersin ama bsg Mcgayver. Bütün Teknolojik gelişmeleri Bond'a versinler yine götü zora düşsün. Sanada hiç bi sik vermedikleri halde sen kendin bişeyler geliştir. Öyle değilmiydi lan? Neyse ya. Öyle bi dünya yok aslanım. Bırak bu işleri , bir insan hem ekşının içinde olup hemde icat yapamaz. başının üstünden roket geçerken jelatin, ataç, karbon kağıdından über sonik ultra anfakeybıl bişey icat edemez ameke.

Hatırlıyorum da; Bi dolu ateri kasetim vardı. Noldu lan onlar? çok değil 15 16 sene öncesiydi. 15 sene içerisinde tamam kaybedersin kırılır bişey olurda hepsi birden nasıl ortadan kayboldu lan!!! Bari bir iki tane kalsaydı. Hayır biraz daha saklama imkanım olsaydı ileride gençlere hava atardım " yaa bizim zamanımızda mikro junyus vardı 8 bit ateri. Öyle ne Pileysıteyşın 20 felan. Ozamanlar oyunlar daha masumdu daha eğlenceliydi. Şimdi oyun diye 10D yi kullanıyorsunuz. Geçen sitrit faytir XxX de dayak yemişsin bak gözünün moru hala geçmedi.Peeeh peeehheeyy..."

Hatırlıyorum da; kızlar beni severdi lan eskiden.Popülerdik gençken. Dibimde 3 kızdan aşağı olmazdı. Şimdi nere düştük arkadaş. Dibimde 3 erkekden azı olmuyor.

Hatırlıyorum da; Solo-test vardı bee. Abim beni fıtık ederdi, ezberlemişti uyanık hep 1 tane bırakırdı göbekte. Havasından geçilmezdi. Geçen gün komşuda gördüm güzel nostalji oldu. Aradan yıllar geçmesine rağmen 3 pıtırcık bıraktım. Zeki çıktım herhalde hatırlayamadım şimdi şeysini.

Hatırlıyorum da; Balkondan sapanla yoldan geçen kel bir amcaya taş atmıştım. Taş tam 12 den vurmuştu ama amca bizi vuramamıştı. Balkon duvarından kısa olduğum için şanslıydım. Dirseklerimden güç alarak yaptığım atraksyondan sonra yara almadan sadece küfür yiyerek içeriye girmiştim. Amca eğer bu yazıyı okursan, Çok üzgünüm ne olur affet beni.

Hatırlıyorum da;
-Evet hatırlasan iyi olacak
Sende kimsin?
-Ben senin sınav programınım. Yarın sınavın olduğunu unuttun mu ?
Hassktr bak bi onu unutmuşum işte.Sağol bu arada hatırlattığın için.

1 Haziran 2010 Salı

Sınırlara Takılmak



Kısıtlı bir ömre sahip olan bir birey olarak ömrümü tükettiğim dünyayı özgürce gezme hakkım devletlerin çektiği sınırlar, antlaşmalar, pasaport ve vize gibi saçma kurallar yüzünden kısıtlandırılmış.Ben yaşadığım dünyayı özgürce gezmek istiyorum.Eskiden çelebilerin, gezginlerin yaptığı gibi. Ama ne gezeeeer, artık oturduğun semtten başka bir semte gitmek için bile ter, ossuruk, ayak kokan minibüslere ve otobüslere binmek zorundasınız, zorundayız, zorundayım.

Ha diyeceksiniz ki!
-Nereye gitmek istiyorsun birader?

Abi işte burdan böyle yola çıkayım sıra sıra hangi ülke varsa geze geze bi dünyayı gezeyim göreyim. 5 10 senem de böyle geçsin napayım?

-Tamam git X konsolosluğuna vize başvurusu yap. Pasaportun var mı?

Pasaport? Hangi birine vize alayım abi? 140 küsür ülke var! hem sormazlar mı adama ulan sen niye bütün ülkeleri geziyorsun ha?

-Yok lan sormazlar. Parayı veren düdüğü çalar!

Parayı veren? Peki tamam ozaman. Eee madem köprü haramilerinin eline düştük kesemizden bir kaç altın vericez.

-Şizofrenmisin manyakmısın ne boksun olm ne haramisi ne köprüsü

Abi ne farkı varki? Bu dünyada bende yaşıyorum benim X ülkesini görmem için neden birşeyler ödemem gerekiyor? Orayı görebilmem için illa orda mı doğmalıydım. Ama nerede doğacağımı hangi milletten olacağımı ben seçmedim ki.

-Tamam lan felsefe yapma. Düzen bu işine gelirse.

Yav gelmiyor işte anlatamadım heralde. Kristof kolomb amerika'yı keşfetti diye ondan başkası keşfedemeyecek mi? Keşfetmesi için para mı ödemesi gerekiyor? Patentini mi aldı pezevenkler. Ben de keşfetmek istiyorum. Onların anlattıklarını değil kendi göreceğim gerçekleri kabul etmek istiyorum.

-Lan psikolojik deli. Keşfedecekmiş, sen şimdi üniversite okuyorsun XX bilim adamının bulduğu teoremi görüp öğrendikten sonra çıkıp dur lan bide ben bunu deneyim 0'dan keşfedeyim diyormusun. Aptal saptal konuşma lütfen. Yoksa kalbini kırarım. İncitirim yani.

Niye insanlar bu dünyayı bu kadar çok sahipleniyor.Niye maddeler insanlara ait olmalı? Şimdi benden 100 sene önce yaşamış birinin düşünüp bulduğu şeyi ben, kendim 0'dan bulamazmıyım. Hadi buldum diyelim bu şeyi niye o kişiye has birşey olduğunu söyleyip taşşak geçmek isterler ki insanlar. Ondaki beyin de bizdeki patlıcan mı? 100 sene önce yaşamış olması benden daha çok tanınmış olması benim düşüncelerimi, icatlarımı, teorilerimi kolpa mı yapar? Bu ne yaman çelişki lan? Bak nerden nereye getirdin muhabbeti. Ne diyordum haa doğru. Dünya turu. Şimdi ben dünya turu için vize almaya çalışsam, Ömrümün 30 senesini yemeden içmeden çalışarak geçirsem dünya turunu tadını çıkarabilecek şekilde gereken parayı anca toplarım. Hayır niye bunu yapmak zorundayım ki? Bazıları gibi doğuştan şanslı olmadığım içinmi? Paraları var diye onların hakkı varda bizim niye yok. Al işte daha bilmem bi kaç sene önce x milyarderi ilk Uzay turisti olarak uzaya çıktı astronotlarla. Ee ben şimdi uzayı merak ediyorsam milyar dolarlara mı sahip olmam lazım. Ona bu hakkı sağlayan paranın ben taaa..

-Tamam lan tamam sakin. küfür etme.

Neyse abi lafımı bitireyim bırakta.Para ortadan kalkmadıkça insanlar özgürleşemeyecek. Neyse abi ben japonca kursuna gidiyorum , bi ara yine sohbet edelim.

-Japonca kursu ne ayak lan?
Japonyaya gideyim diyorum , bi ara da ispanyaya geçerim artık.

-Hassiktir git lan ordan deli manyak.

Oldu ozaman abi görüşürüz hadi kendine iyi bak :)