13 Haziran 2010 Pazar
Zehr-i Sabah
Kendimi zehirlemeye devam ediyorum. Güneş bulunduğum mevkiyi çoktan aydınlattı bile. İnsanlar yeni bir güne uyanırken ben hala ayaktayım, tabi lafın gelişi. Uykusuz bir gecenin daha ardından kendimi düşüncelerimle odamda başbaşa kalmış bir vaziyette buldum.Aslında biraz geriye sarmak istiyorum kaseti , gecenin başına...
Sıradan bir geceydi. Moralim ne tavan ne de tabandı. Sonra canım bir şeylere sıkılmaya başladı, kendimi tamamen aptal gibi hissediyordum. Susmuklarım canımı sıkmaya başlamıştı. Söyleyip söylememe arasında gitgellerdeydi zihnim. Ben yine susmuklarımı yuttum aga. Cesaretsizliğimin gölgesi altında ezilmeye mahkum bir bireyden ibaretim. Bir şeyi söylemeden önce 2 kere düşünen beyin loblarım sağolsun. Korkaklığımın verdiği güvenceyle susmukların o dayanılmaz kahredici tadıyla bir geceyi daha zehir etmiştim kendime.
Ha unutmadan!
Bu gece ilk defa yalan söyledim sana karşı. Anlamış olabileceğini tahmin ediyorum. Anlayışla karşılarsın umarım. Çünkü ben seni öyle tanıyorum.
Kendimi avundurabileceğim tek şey,
şu an bulunduğum konum itibariyle karşı tepenin tamamen kaybolmuş durumda olması. Sislerin içinde kaybolan koca bir mahalle. Odanın içide karşı mahalleden pek farklı sayılmaz esasında. Küllükten havalanan dumanlar ekranın önünde süzülürken kendimi gizemli bir sisin içinde hissediyorum. Paralel evrende geçen 4 dakikayı telafi edebileceğim bir geçit arıyorum. Koordinatları sana yakın olan bir yer olmasını umduğum bir geçit. Sanırım bulamadan sisin içinde tamamen kaybolacağım.
Son bir söz daha sana
Ben bu aralar paralel evreni kafaya çok 'Takyon'...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder